Nakit akışı ve vergi avantajı leasing’i cazip kılıyor
Leasing sektörü, hem büyük ölçekli yatırımlar hem de KOBİ’ler için giderek daha stratejik bir finansman aracı haline geliyor. Özellikle yeşil dönüşüm, enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji projeleri leasing’in öncelikli alanları arasında öne çıkarken, dijitalleşme de müşteri deneyimini baştan aşağı dönüştürüyor. AKLease Genel Müdürü Eser Okyay, sektörün güncel dinamiklerini ve leasing’in sürdürülebilir büyümedeki rolünü KOBİ Aktüel’e anlattı.

Leasing genellikle hangi sektörlerde ve hangi tür yatırımlar için tercih ediliyor?
Son dönemde talebin bariz biçimde yoğunlaştığı alan, yeşil dönüşümün omurgasını oluşturan yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği yatırımları. Güneş (GES) ve rüzgâr (RES) başta olmak üzere düşük karbonlu ekipman ve projeler, sektörün öncelikli finansman konuları arasına girdi. Bunun arkasında hem Yeşil Mutabakat’ın yarattığı düzenleyici yönelim hem de 2035’e kadar öngörülen yenilenebilir kapasite yatırımları var; bu tablo leasing’i söz konusu yatırımlar için doğal bir finansman aracı haline getiriyor.Makro ölçekte, faizlerin düşmeye başlaması ve regülasyonların sadeleşmesi, özellikle imalat sanayinde beklenen yatırım iştahını artırıyor. Bu durum, kapasite artışına ve yeni üretim hatlarına yönelik yatırımlarda leasing taleplerini destekliyor.
KOBİ’lerin leasing’i tercih etmesindeki temel motivasyonlar nelerdir?
KOBİ’ler leasing’i öncelikle sermayeyi koruyarak yatırım yapabildikleri, nakit akışlarını vadelere yayarak bilançolarını daha dengeli yönetebildikleri için tercih ediyor. Ayrıca yatırım teşvikleri ve vergi avantajlarından yararlanma imkânı, leasing’i KOBİ ölçeği için daha cazip hale getiriyor. Tedarik, gümrük ve benzeri operasyonel süreçlerin uzman ekiplerce yönetilmesi ise işletmelerin, zamanı ve kaynakları kendi faaliyetlerine ayırmasına olanak tanıyor.
Ekonomik dalgalanmalarda leasing çözümlerine olan talep nasıl etkileniyor?
Yüksek faiz ve belirsizlik dönemlerinde şirketler yeni yatırım ya da kapasite artışlarını erteleme eğilimi gösteriyor. Buna karşın faizlerin düşük seyrettiği ve regülasyonların azaldığı bir konjonktürde yatırım planları hızlanıyor; bu ivme leasing talebine de doğrudan yansıyor. Dolayısıyla döngüsel ortam, yatırım iştahı üzerinden leasing hacmini etkiliyor.
Müşteri deneyimini iyileştirmek adına leasing şirketleri ne gibi dijital çözümler sunuyor?
Sektör genelinde dijitalleşme, müşteri yolculuğunun her adımına dokunuyor: Başvuruların alınması ve değerlendirilmesi hızlanıyor, tedarik zinciri ve gümrük işlemleri dijital akışlarla yönetiliyor, veri analitiği araçları sayesinde risk ve fiyatlama kararları daha isabetli veriliyor, taleplere çok kısa sürede dönüş yapılabiliyor. Sonuçta işlem süreleri kısalırken verimlilik ve müşteri memnuniyeti artıyor. Kısacası sektör, “daha dijital – daha sürdürülebilir – daha müşteri odaklı” bir yapıya doğru evriliyor.
Eklemek istedikleriniz var mı?
Bu konuda bizim de özellikle altını çizmek istediğimiz bazı noktalar var. Sürdürülebilirlik performansımızı yalnızca politikalar ya da niyet beyanlarıyla değil, doğrudan ölçülebilir çevresel etkiler üzerinden takip ediyoruz. Bugün portföyümüzün %25’i yalnızca yenilenebilir enerji projelerinden oluşuyor. Finansmanını sağladığımız projelerle yılda yaklaşık 1.470 milyon kWh düzeyinde yenilenebilir enerji üretimi gerçekleşiyor; bu da yaklaşık 615 bin haneye temiz enerji ulaştırmak anlamına geliyor. Aynı zamanda yılda 505 bin ton karbon emisyonunun önüne geçilmesini sağlıyoruz. Bu rakam, 23 milyon ağacın yıllık karbon tutumuna eşdeğer bir çevresel fayda yaratıyor. ECOLease kapsamında bugüne kadar çevreci projelere sağladığımız finansmanın toplamı 16 milyar TL’yi aştı. Bu rakamlar, leasing çözümlerimizin, kurumların düşük karbonlu dönüşüm hedeflerini finanse etmede ne kadar kritik bir rol oynadığını; yalnızca finansal değil, aynı zamanda toplumsal ve çevresel açıdan da güçlü ve kalıcı bir etki yaratma potansiyeline sahip olduğunu ortaya koyuyor.